HIRVATİSTAN hakkında herşey burada!



 Selam herkese!
 Bu hafta ki konuk yazarımız Riella Adoni sizi yaza hazırlayacak bir Hırvastistan yazısı ile karşınızda.
 Süper bir tatil yapmış kız arkadaşlarıyla ve tüm gezdiği, gördüğü, yediği, içtiği yerler burada!
 Gitmeden önce tek yapmanız gereken burayı okumak! :)
 Size şimdiden iyi tatiller!


Merhaba!

Bu hafta ki konuk yazar olarak size detaylı bir Hırvastistan yazısı ile karşınızdayım.
Geçtiğimiz yaz hem sevgili Jess'i Rotterdam'ın soğuk havasından kurtarmak hem de vize öncesi gezip görebilmek için küçük bir Hırvatistan tatili planladık. Planımız 10 günde olabildiğince gezmek güneşlenmek eğlenmekti kendimizce en mantıklı olan Zagreb - Split - Hvar -Dubrovnik rotası ile tatilimize başladık.

İlk durak Zagreb;
Yeni gittiğiniz her şehirden beklentiniz nedense yüksek oluyor.
Bu şehirde sadece 1 gün geçirsek de fazlasıyla yetti. Sanırım şehirde yapılacak her şeyi yaptık. Hayvanat bahçesine bile gittik. Bizim Darıca kuş cennetinden daha güzeldi ama yine de vakit öldürmekten başka bir işe yaramadı... Hayatımda yediğim en güzel pizza dışında bu şehir bende pek bir anı bırakmadı diyebilirim...

 Zagreb'ten sonra ikinci durağımız olan Split'e geçtik. Split'e trenle ya da uçakla gidebiliyorsunuz. İki ulaşım aracı da neredeyse aynı fiyat olduğu için uçağı tercih ettik. 1 - 1,5 saatlik yolculuktan sonra muhteşem denizi ile Split karşımızdaydı.

 

 Tatilimizde minimum masraf yapmak istediğimiz için misafirperver hırvatların evlerindeki odaları kiralayıp kaldık. Açıkçası hostel world'den kiraladığımız evlerin böyle olduğunu bilmiyordum. İngilizce bilmeyen ama İtalyanca'yı su gibi konuşan bir kadın evin kapısını açıp bize odamızı gösterene kadar nerede kalacağımza dair bir fikrim yoktu.

 Kaldığımız evin girişi :

 

 Split çok da büyük bir yer değil, İzmir kordon gibi ama daha geniş ve güzel bir caddesi var. Caddeden ara sokaklara girdiğinizde küçük meydanlar ile her şey birbirine bağlanıyor. Restoranlar, pazar, dükkanlar, tarihi kiliseler hepsi bir arada. Tatilin en büyük amacı güneşlenmek ve denize girmek olunca ilk günümüzde biraz dolandıktan sonra hemen denize girecek bir yer bakındık. Hırvatistan'ın en güzel özelliği denize girilebilen her yerden ücretsiz girebilirsiniz bizimkiler gibi denize girmek için yüklü paralar ödemek yok! Denize girmek istediğiniz yerde biraz keyif istiyorsanız kişi başı 20 kuna ödeyip şezlong alabilirsiniz. Split'e gelip de Brac adasına gitmemezlik olmazdı, 1 saatlik feribot yolculuğu sonrasında ulaştığımız Brac adası küçük bir balıkçı kasabasını andırıyor. Turistlerin buraya gelmesinin en büyük nedeni adanın bir ucunda yer alan uzaktan bembeyaz kum gibi görünen sivri bir uç şeklindeki plajı.

 

 Deli taksi şoförümüz sayesinde heyecanlı 1 saatlik yolculuk sonunda bembeyaz kumların aslında taşlar olduğunu görüp biraz moralimiz bozulsa da denizin güzelliği bunu telafi edebildi. Plajda her zevke göre yemek bulmak mümkün. Brac adasında bütün Hırvatistan'da olduğu gibi Italyan yemekleri hakim, güzel gün batımı eşliğinde marinadaki restoranların birinde pizza yemenizi tavsiye ederim.

3. durağımız Hvar adasına yaklaşık 3 saatlik bir feribot yolculuğu sonrası ulaştık. Ada kesinlikle Hırvatisan'da görülebilecek en güzel yer. Adanın marinasından bile denizin rengi görülmeye değer. Yeşilden maviye giden tonlar arasında adanın çevresindeki yolu takip ederseniz plajlara ulaşırsınız.

Burasının tek kötü özelliği çevresinin kayalıklardan oluşması yani adanın istediğiniz yerinden denize kayalıklardan girebiliyorsunuzama deniz kestanelerine dikkat! Yoksa tatilin bir kısmı sıkıntlı olabilir! :) Bizim tercihimiz Hula Hula Beach oldu Çeşme beach clublarını andıran Hula Hula akşamüstü happy hour için birebir.

 
Akşam üstü iyice kalabalıklaşan mekanda hırvat biraları, margaritalar eşiliğinde kah denize atlayarak kah dans ederek müziğe ve eğlenceye kendinizi bırakmanızı tavsiye ederim., Hvar'ın gecesi de gündüzü kadar eğlenceli ve sempatik ara sokaklarda şık cafeler ya da marinadaki ağırlığı İtalyan yemekleri yapan restoranlarda güzel bir akşam geçirebilirsiniz.
Hvar’ın başka bir özelliği de Pakleni Adalarına çok yakın olması. Pakleni Adaları ( Hell’s Islands) bir çok farklı koy bulunduran bir ada grubu. 2. Günümüzde marina’dan kiraladığımız küçük tekne ile Pakleni adalarından bir tanesine gittik burada da Hvar’da olduğu gibi güzel beach club’lar mevcut denizi de tabi ki de muhteşem. Biraz geç karar verdiğimiz için tekne bulamkta çok zorlandık eğer giderseniz mutlaka bir gün önceden bir teknede kendinize yer ayırtın ve berrak denizin keyfini çıkartın.

Son durağımız Dubrovnik'e varmak için büyük çaba sarf ettik. Eğer önden hızlı tekneye rezervasyonunuz yoksa Hvar'dan yeniden feribota binip Spilte gidip oradan 4-5 saatlik bir otobüs yolculuğu ile varabiliyorsunuz. Otobüs yolculuğunun en güzel kısmı bosna hersek sınırından geçip buraya da ayak basmış oluyorsunuz. Şehre vardığımızda kalacağımız yere ulaşmakta sorun çekmedik ev sahiplerimiz çok şirin bir çiftti bizi otobüs durağından alma nezaketini gösterdiler. Kaldığımız ev yüksekte olduğundan muhteşem bir deniz & şehir manzarasına sahiptik.

 
İlk olarak Old city'e gittik burası Dubrovnik'in kalbi çevresi yüksek duvarlarla çevrili tarihi kalenin iç kısmında yüzlerce güzel ev,cafe, dükkan ve eser mevcut. Eskiden Dubrovnik sadece bu kalenin kapladığı alan kadarmış bu nedenle binlerce dar ara sokakta küçük küçük dükkanlar ve evler var. Dubrovnik'te gezilmesi gereken tek önemli yerin burası olduğunu söyleyebiliriz.

 

 Uzun uzun dolaştıktan sonra sıcaktan bunalıp kendimizi en yakındaki beach'e attık. Bütün Hırvatistan'da olduğu gibi plajlar bedava sadece şezlong parası ödüyorsunuz burada denizin çok da iyi olduğunu söyleyememem. Daha önce gördüğümüz cennet gibi denizlerden sonra burası inanın insanı çok da çekmiyor. Ama yemekler yok mu.... Bütün Hırvatistan'da olduğu gibi burada da italyan yemeklerinin ağırlığını hemen hissediyorsunuz pizzacılar, spagetticiler, dondurmacılar fakat bunların yanı sıra farklı olarak deniz mahsulü bulunan restoranlar da var.

Bunlardan biri belki de en güzeli "Lokanda" Kalenin dış cephesini gezerken masalarda bulunan yemeklere vurulup ilk akşamımız da burada yedik. Konsept çok basit yemekler genel olarak tencerelerde geliyor ve siz içinden alıp yiyorsunuz. Ortaya karışık deniz mahsulü (ki birçok restoranlarda bu mevcut) siyah risotto ve salata aldık. Tatil boyunca o ana kadar yediğimiz en güzel yemekti. Masadaki her şeyin lezzetini anlatmaya kelimeler yetmez giderseniz kesinlikle uğramanızı tavsiye ediyorum!!

 

Dubrovnik'e motorla yarım saat uzaklıktaki Lokrum adası ikinci gün tercihimizdi. Bu adanın özelliği tavus kuşları. Adanın her yeri tavus kuşu kaynıyor çok da insancıllar gayet aramızda aile boyu şeklinde geziyorlardı. Lokrum adasının denizi muhteşem tek sorun kayalıklardan denize giriyor olmanız ama pırıl pırıl cam gibi deniz için değerdi.

 

Bu arada Lokrum düğünler için de çok tercih edilen bir yer biz oradayken bikinilerle bir düğünün içinden geçmek durumunda kaldık. Sanırım tatilin en sıcak gününde kaleyi dolaşmaya karar verdik güneş tepemizde 3 saat dolaşmamıza rağmen kaleyi tamamlamak mümkün olmadı ne yazık ki bitiremeseniz de surlarda dolaşırken hem deniz hem de Old Cityv (Eski Şehir) manzarası gerçekten çok güzel.

Dubrovnik'in güzelliklerinin yanı sıra 1991'de çıkan savaşın izleri en çok bu şehirde hissediliyor. Sırbistan saldırısı ile yıkılmış binalar ve o zamandan kalmış bomba izleri fark ediliyor. Bu kadar yakın geçmişte sadece 13 yıl önce savaşı birebir yaşamış, komünizmden başka bir hayat stiline alışmaya çalışan Hırvatların neden bu kadar ters ve suratsız olduklarını biraz anlayabiliyorum.

Son akşamımız da Trip advisor tarafından Dubrovnik'in en iyilerinden biri olarak seçilmiş "Pupa" ya gittik. Burası için mutlaka rezervasyon yaptırmanız gerekiyor yoksa yer bulmanız imkansız. Old City'nin ara sokaklarından birinde yer alan Pupa bizi yemek konusunda uçurdu! Herşey o kadar çekiciydi ki! 3 kız 4 ana yemek ve tatlıları silip süpürerek rekor kırmış olabiliriz. Trüf mantarlı bonfile, domates ve beyaz şarap soslu midye, Şefin özel karidesi ve siyah risotto gerçekten de muhteşemdi!

Gece kulüpleri biraz Bodrum merkez tadında olsa da orada yapılması gereken en güzel şey yemek sonrası, kalenin en uç kısmına gidip şarabınızı denize karşı yudumlamak olduğunu düşünüyorum.
Zamanınız olursa teleferik ile şehrin en yüksek noktasına çıkıp bir de oradan şehre bakmanızı tavsiye ederim. 

Hırvatistan güzel bir yer, biraları, yemekleri, denizi, adaları.... 
İnsanları çok sevimli değil ama olsun.
Türkiye’den gelip, düğünlerini Dubrovnik’te yapanlarda oluyor bu bakımdan alternatif bir düğün için kayda değer bir yer.

Gidin, görün, yiyin, için, eğlenin, dinlenin...
Hırvatistan bu yaz sizi bekler!
Sevgiler! 

 
0 Responses

Yorum Gönder