farewell UBUD...
01:01
Bali'ye yani Endonezya'ya gidişte vize yok. Onların özel vizesi var. Ülkeye girişte 25 Dolar veriyorsunuz ve vizeniz olmuş oluyor...
indiğimiz an bizi bu sefer de başka bir acente bekliyordu gezdirmek için!
yine araba, yine yolculuk diyerek yola koyulduk.
Bali'de ilk durağımız Ubud Hanging Gardens'di...
yolu anlatamam yaşamanız gerek - felaket! yollar acayip dar, yağmur çamurdan dolayı herhalde yollarda çökmeler çok oluyor araba sürekli çukurlara girip çıkıyor, kusmamak için kendinizi tutuyorsunuz...
biz bir de yol yorgunuyuz... daha önceki yazılarımı okuyanlar bilir buraya Bangkok'tan direk geldik. Artık neredeyse 2 gündür hiç uyumamışken bu yolculukta (havaalanından Ubud'a yol 1,5 - 2 saat sürüyor) birazcık uyumak istiyor insan! ama ne mümkün... ama sonuç her şeye değiyor.
Ubud Hanging Gardens internet sitesine baktığınız an bile burası bir CENNET dedirtiyor insana... gelin bir de siz gerçeğini görün diyorum... asansörü teleferik kıvamında. her ev kendine özel. herkesin kendine ait bir evi oluyor yani... bizimkisi bir villa oldu. kendi havuzumuz, bahçemiz, balkonumuz, dinlenme ve güneşlenme balkonumuz neyimiz yoktu ki? Banyomuzda küvetimiz su dolu ve gül yapraklarıyla doluydu... ve tabi Bali'li olma kültüründe herkes sizi güleryüzüyle ve hediyeleriyle karşılıyor...
manzaramız olağanüstü bir doğa. orman, yeşillik... uçsuz bucaksız muhteşem bir görüntüydü...
ve işte o an dinlenmenin keyfini çıkartmaya başlıyorsunuz...
eğer oraya gidecekseniz - o otele - mutlaka önceden "couple" masaj randevunuzu almış olun...
böyle bir keyif & zevk yok...
açık alanda - dediğim gibi anormal bir yağmur yağıyordu - masaj oluyorsunuz - sevgiliniz yanınızda... daha ne istersiniz??
Tüm gün otelin keyfini çıkardıktan sonra akşam yemeği için dışarıya çıkmak istedik ve Nomad diye tavsiye aldığımız bir restauranta gittik... orada hayatımda (gerçekten!) gördüğüm en müthiş garsonla tanıştım! adı GUSTİ! full pozitif enerji, güleryüz süper bir adamdı... nişanlısı vardı - umarım onların da mutlu bir evlilikleri vardır artık! :) Ve vermont'tan buralara kadar gelip uzakdogu turu yapan Hanna & Sarah ile tanistik, cok tatli kizlardi.. Kanasta oynuyolardi ama bizden baya baska bi tarzda! Beraber oynayalim dedik oyle basladi sohbet oyun yalan oldu ama cok tatliydi kizlar.. Sohbet uzun surdu.. restaurant'ı kapatan biz olduk :)
Ubud 2. günümüz oraya aşık olduğumu ilan ettiğim gün oldu...
Sabah muhtesem manzaramizla kahvalti ettik..
Sonra bizi almaya geldi tour guide'imiz Suat! :)
İlk durağımız Monkey Forest - muhteşem şeker maymunlara yemek vererek onların doğasını gezdik...
bu arada etrafta milyonlarca dekorasyon malzemesi satan insanlar ve onların pazarlıklarıyla karşılaşıyosunuz hiç çekinmeyin full pazarlıkla mükemmel şeyler alabilirsiniz evinize! :)
Oradan art painting yapilan yere gittik Arma art gallery - fotograf cekmek yasakti.. ve sonra yine art painting yapilan Batuan'a gittik.. İkisinden de 2 ayri cok guzel tablolar aldik.. Ve ardindan Batur volkani ve golune gittik.. Muhtesem bi manzaraydi!! Tropical bahce'ye gittik.. hayatımda ilk ve muhtemelen son kez gördüğümüz meyveleri tattık... Vanilya agaci, coconut, cat shit coffee, cacao agaclari gorduk! Bali kahvesi, cikolatali kahve, zencefil cayi, limon cimeni cayi, ginseng kahvesi ictik en sonda da cat shit coffee ictik!!:)) Cat Shit Coffee dedikleri şey bizim bildiğimiz kedi hayvanından değil, oraya özgü kediye benzer olan hayvanın adı Luwak. o hayvanı kafeste besliyorlar (toplam 15 tane varmış o ormanda bu hayvandan) ve onun dışkısıyla üretilen bir kahve türü... biraz bizim türk kahvemize benziyor bile diyebilirim pişirilme tarzı! :)
kahvenin adı da Kopi Luwak :)
Ardindan Sebatu Holy Spring Water Temple'a gittik... 11.yy'dan kalma mükemmel bir yerdi...
Tegallalang Rice Terrace; Endonezya'nin en büyük pirinç tarlasına gittik..
Ve sonra Suat'tan ayrıldık, Ubud center'da ikimiz gezmeye basladik... ubud'da bile Starbucks bulduk bu arada! :) Akşam ise tüm gün ki gezmenin ardından otelimizde yemek yemeyi tercih ettik, mükemmel mutfağı olduğunu söylemeliyim... ve son Ubud günümüzde ise Ubud'un müthiş doğasında Rafting yaptık! :) mükemmel bir tecrübeydi... kesinlikle tavsiye ederim!!
Bunlar da tapınaklardan birkaç kare...
indiğimiz an bizi bu sefer de başka bir acente bekliyordu gezdirmek için!
yine araba, yine yolculuk diyerek yola koyulduk.
Bali'de ilk durağımız Ubud Hanging Gardens'di...
yolu anlatamam yaşamanız gerek - felaket! yollar acayip dar, yağmur çamurdan dolayı herhalde yollarda çökmeler çok oluyor araba sürekli çukurlara girip çıkıyor, kusmamak için kendinizi tutuyorsunuz...
biz bir de yol yorgunuyuz... daha önceki yazılarımı okuyanlar bilir buraya Bangkok'tan direk geldik. Artık neredeyse 2 gündür hiç uyumamışken bu yolculukta (havaalanından Ubud'a yol 1,5 - 2 saat sürüyor) birazcık uyumak istiyor insan! ama ne mümkün... ama sonuç her şeye değiyor.
Ubud Hanging Gardens internet sitesine baktığınız an bile burası bir CENNET dedirtiyor insana... gelin bir de siz gerçeğini görün diyorum... asansörü teleferik kıvamında. her ev kendine özel. herkesin kendine ait bir evi oluyor yani... bizimkisi bir villa oldu. kendi havuzumuz, bahçemiz, balkonumuz, dinlenme ve güneşlenme balkonumuz neyimiz yoktu ki? Banyomuzda küvetimiz su dolu ve gül yapraklarıyla doluydu... ve tabi Bali'li olma kültüründe herkes sizi güleryüzüyle ve hediyeleriyle karşılıyor...
manzaramız olağanüstü bir doğa. orman, yeşillik... uçsuz bucaksız muhteşem bir görüntüydü...
ve işte o an dinlenmenin keyfini çıkartmaya başlıyorsunuz...
eğer oraya gidecekseniz - o otele - mutlaka önceden "couple" masaj randevunuzu almış olun...
böyle bir keyif & zevk yok...
açık alanda - dediğim gibi anormal bir yağmur yağıyordu - masaj oluyorsunuz - sevgiliniz yanınızda... daha ne istersiniz??
Tüm gün otelin keyfini çıkardıktan sonra akşam yemeği için dışarıya çıkmak istedik ve Nomad diye tavsiye aldığımız bir restauranta gittik... orada hayatımda (gerçekten!) gördüğüm en müthiş garsonla tanıştım! adı GUSTİ! full pozitif enerji, güleryüz süper bir adamdı... nişanlısı vardı - umarım onların da mutlu bir evlilikleri vardır artık! :) Ve vermont'tan buralara kadar gelip uzakdogu turu yapan Hanna & Sarah ile tanistik, cok tatli kizlardi.. Kanasta oynuyolardi ama bizden baya baska bi tarzda! Beraber oynayalim dedik oyle basladi sohbet oyun yalan oldu ama cok tatliydi kizlar.. Sohbet uzun surdu.. restaurant'ı kapatan biz olduk :)
Ubud 2. günümüz oraya aşık olduğumu ilan ettiğim gün oldu...
Sabah muhtesem manzaramizla kahvalti ettik..
Sonra bizi almaya geldi tour guide'imiz Suat! :)
İlk durağımız Monkey Forest - muhteşem şeker maymunlara yemek vererek onların doğasını gezdik...
bu arada etrafta milyonlarca dekorasyon malzemesi satan insanlar ve onların pazarlıklarıyla karşılaşıyosunuz hiç çekinmeyin full pazarlıkla mükemmel şeyler alabilirsiniz evinize! :)
Oradan art painting yapilan yere gittik Arma art gallery - fotograf cekmek yasakti.. ve sonra yine art painting yapilan Batuan'a gittik.. İkisinden de 2 ayri cok guzel tablolar aldik.. Ve ardindan Batur volkani ve golune gittik.. Muhtesem bi manzaraydi!! Tropical bahce'ye gittik.. hayatımda ilk ve muhtemelen son kez gördüğümüz meyveleri tattık... Vanilya agaci, coconut, cat shit coffee, cacao agaclari gorduk! Bali kahvesi, cikolatali kahve, zencefil cayi, limon cimeni cayi, ginseng kahvesi ictik en sonda da cat shit coffee ictik!!:)) Cat Shit Coffee dedikleri şey bizim bildiğimiz kedi hayvanından değil, oraya özgü kediye benzer olan hayvanın adı Luwak. o hayvanı kafeste besliyorlar (toplam 15 tane varmış o ormanda bu hayvandan) ve onun dışkısıyla üretilen bir kahve türü... biraz bizim türk kahvemize benziyor bile diyebilirim pişirilme tarzı! :)
kahvenin adı da Kopi Luwak :)
size LUWAK hayvanından bir kare :)
sağ alt köşedeki resim LUWAK hayvanının "shit" şekli :) yani bir nevi coffee bean!
Tegallalang Rice Terrace; Endonezya'nin en büyük pirinç tarlasına gittik..
Ve sonra Suat'tan ayrıldık, Ubud center'da ikimiz gezmeye basladik... ubud'da bile Starbucks bulduk bu arada! :) Akşam ise tüm gün ki gezmenin ardından otelimizde yemek yemeyi tercih ettik, mükemmel mutfağı olduğunu söylemeliyim... ve son Ubud günümüzde ise Ubud'un müthiş doğasında Rafting yaptık! :) mükemmel bir tecrübeydi... kesinlikle tavsiye ederim!!
Bunlar da tapınaklardan birkaç kare...
Buradan ayrılırken tek soyledigim sey "Buraya tekrar gelmek istiyorum! çok kısa sürdü..." oldu.
Yazı başlığımda "elveda Ubud" dedim ama hope to see you soon UBUD! diye bitiriyorum! :)
eh artık gitmek farz oldu buraya da :)))