London Calling!
Bugün yeni bir konuk yazarımız var! :)
Bizim daha Londra’ya gitmek gibi bir fırsatımız ne yazık ki olamadı…
O ise o kadar beğendi ki şuanda valizini hazırlıyor! Bi'daha gidiyor!
Ve sizi “London Calling” yazısıyla baş başa bıraktığım
Ceren Kalkan – The COOP! huzurlarınızda :
Londra’ya gittiğimde gördüm ki elinde bir road map ile gitmek hele de az zamanın varsa paha biçilemez.
Ben daha önce Londra’ya yolu düşenlere sordum soruşturdum.
Çok değerli 3 günüm vardı dolu dolu istediğim her şeyi yaptım.
İşte eve dönüşte bedeninizde atom bombası etkisi yaratacak Londra tatiliniz için harika bir road map:
Otel:
Otel seçimindeki en önemli nokta metro durağına yakın merkezi bir yerde olması. Oxford Street de kendinizden geçip alışverişi abartırsanız o torbalarla gezmeye devam etmek imkansız. O anda otele geri dönüp yükleri bırakmak ve 5 dk dinlenmek çok değerli. Yorgunluktan ölürken bu dediklerimi hatırlarsınız. :)
Biz K+K Hotels’de kadık. 4 yıldızlı bir otel. Earl’s Court’da muazzam bir otel. Yeni restore edilmiş, metroya 5 dk yürüme mesafesinde. Geceliği 110 pound biraz pahalı ama ilk tatiliniz ise değer. Açıkbüfe kahvaltı dahil. Yalnız kahvaltıda şampanya bile var ona göre :)
Hava güzel ise kahvaltınızı otelin bahçesinde yapabilirsiniz.
Bu anlarda çekeceğiniz fotograflar resim tablosu gibi olabilir.
Oteli merak edenler için tık tık : http://www.kkhotels.com/en/hotels/london/k-k-hotel-george/overview-k-k-hotel-george/
İkinci gidişlerde çevredeki daha ucuz evlerde veya apartman dairelerinde kalınabilir.
Whatever works.
Alışveriş:
Oxford Street:
3 adet kocaman H&M mağazası ile aklımızı başımızdan alan bir nevi Bağdat Cad.
H&M’de koca bir saat geçirdikten sonra ikinci durağınız tabii ki Top Shop. İnanılmaz 6-7 katlı bir mağaza. Kendi ürünlerinin yanı sıra semi-celeb designer’ların çok güzel elbiselerini de satıyorlar. Sadece bir katını aksesuarlara ayırmışlar düşünün artık. Tüm gününüzü orada geçirebilmeniz için, içeride her şey mevcut. Kuaför & Makyöz & Cafe vs... Mutlaka üst kattaki TopMan’e de uğrayın. Burada vintage bir bölüm var kızlar içinde inanılmaz parçalar bulabilirsiniz.
Eğer Topshop’tan çıkabilirseniz bir sonraki durak tabii ki Urban Outfitters. Mağaza tasarımı olarak harika. 2. kattaki objeler ve 3. kattaki ucuzluk bölümü mutlaka görülmeli.
Selfridges: Departmant Store. Harrods mağazasının benzeri. Süper lüks markalar var ve özellikle "Street Fashion" katında çok güzel/design elbiseler var. Affordable. Londra’ya gelmişken görmemek olmaz.
Apple Store: Must see! Pazar sabahı önünde bir kuyruk vardı. Hiç bir yeni ürün lansmanı olmamasına rağmen. Gidin görün işte.
Covent Garden: Burası çeşitli mağazaların ve bir çok yemek yerinin olduğu kalbinizi çalacak nadide bir bölgemiz.
Sadece sokaklarda gezmek için bile yarım gününüzü ayırabilirsiniz. Eğer alışverişe doymamışsanız buradaki All Saints & Adidas Orginals mağazasına mutlaka uğramalısınız.
Ayrıca Müzikal biletlerini ve seçeneklerinizi yine bu bölgede inceleyebilirsiniz.
Buranın devamında Leicster Square var oradan da Piccadilly Circus iki yer de kesin görülmeli, mutlaka yürüyerek gidin, sokaklar çok güzel!
Buralarda bir yerde Eros heykeli var. Eğer sevgiliniz ile gittiyseniz mutlaka öpüşün!:)
Notting Hill / Portebello : Sokak pazarları çok meşhur ve inanılmaz keyifli, Cumartesi günleri sokak tezgahları da oluyor (dikkat sadece Cumartesi günleri). Ortaköy gibi. Her şey var. Çok tatlı elbiseler satan mağazalar var. 10 pound’a çok güzel şeyler alabilirsiniz. Vintage storlar her yerde ünlü markaların paçoz mallarını en rahat burada bulabilirsiniz. Beni en çok heyecanlandıran buradaki American Appeal mağazası idi. Pazar günleri öğlene doğru açılıyor dikkat.
Buradaki dükkan sahiplerinin birkaçı Türk'tü. Notting Hill filmindeki "Travel Book Strore"un önünde foto çekmeden dönmeyin.
Chelsea & Knightsbridge: Bunlarda Oxford Street gibi cadde. Bağdat Cad. gibi. Ve üzerinde birçok mağaza var.
Gezilip & Görülecek Yerler:
Müzeler: Tate Tate Tate...
Hayatımda gördüğüm en en en güzel müze.
Waterloo durağında inip öncelikle Big Ben önünde güzel bir resim çektirdikten ve aynı şerit üzerinden London Eye’da 360 derece bir şehir turu yaptıktan sonra nehir kenarında yürüyerek gidilebilecek mesafede.
Burada yaşadığım hislerin tarifi yok. Her köşeyi döndüğümde bambaşka bir dünya ile karşılaştım. Bakakaldım. Gördüklerim beynime kazınsın diye tekrar baktım. Doyamadım. Gidin görün zihniniz açılsın. Boşuna dememişler Londra zihin açan şehir diye. Tate balkonunda manzaraya ayaklarınızı uzatın öylece bir süre kalın.
Bol bol fotoğraf çekin. Bazı sergiler paralı 10 pound kadar ama görmeye değer. Ayrıca müzenin alışveriş kısmı sizi delirtebilecek nitelikte ben sadece kırtasiye kitap kartpostal vb. ıvır zıvır için 50 pound harcadım. Dönüşte hediye bekleyen arkadaşlara ideal uygun hediyeler buradan alınabilir. Yarım gününüzü ayırın ve gün batımını burada izleyin. Şehrin en güzel yapılarını görebileceğiniz bir manzarası var.
Son olarak Art is all!
National History Museum: Müze'de mumyaların canlandığı bir film vardı, Ben Stiller. Hatta 2.sini de çektiler. Orası:) Bolca dinazor kemiği ve çeşitli gösteriler var.
Science Museum: Biraz santral istanbul enerji müzesi havasında. Tabii çok ama çok büyüğü. Tarih, matematik, havacılık, denizcilik, uzay hepsinin günümüze kadar gelişimi bu müzede. Bunun yanı sıra biz gittiğimizde plastik maddesinin geçmişten günümüze bir sergisi vardı ki inanılmaz, her yerden kırmızı plastik parçalar sarkıyordu. İnteraktif bir yapısı var. Çocuklar için çok eğlenceli olabilecek denemeli bilimsel oyunlar var. Üstelik bedava.
London Eye: Mutlaka gidin, muazzam bir şehir turu ve 4D şehir turu gösterisi var. Dönme dolap gibi ama devasa. Birazcık pahalı gelebilir ama diğer gösteriler ile kombine biletlerle birlikte uygun olabilir. Sanırım 30 pound falan vermiştik. Türkçe konuşan Çinli bilet satıcıları var :) Bolca foto çekmek için ideal...
Tower of London: Şehir turunda otobüs üzerinden geçiyor, inip gezebilirsiniz. Ben orta hazırlıkta çıkmıştım. Orada boğulan kraliyet evlatlarının hikayesini okutmuşlardı. Foto için güzel bir mekan.
London Zoo: Biz gittiğimizde hava güneşli idi ve çok güzeldi. Hyde Park’tan taxi ile 10 pound, oldukça yakın. Gitmenizi şiddetle öneririm. Biz çocukluğumuza döndük diyebilirim. Ve oyuncak satan yerler muazzam güzel.
Hyde Park: Metro ile Hyde Park Coner durağından hop diye önüne çıkabilirsiniz. Parkın yakınlarında Tesco market var. Buradan şarap, meyve ve sandwichlerinizi aldıktan sonra, parkta kendinize güzel bir ağaç altı bulabilirsiniz. Burada çimlere uzanmak, işten ve okuldan çıkmış grupların muhabbetlerine kulak kabartmak, direk kendi hayatınızı sorgulamanıza neden olabilir. Takılmayın. Santral İstanbul’da benzer bir gerçeklik yaratabilirsiniz kendinize:) Göl kenarında yürüyebilir belki sandallara binebilirsiniz. Göl kenarı fotoğrafları çerçevelik!! Pazar günleri "Speakers Corner"de tüm ırktan insanlar demeç veriyorlar. Biz gitmiştik, orada iseniz uğramaya değer. 12:30 civarı başlıyor. Kuğulara yem atmayı unutmayın!
Önerebileceğim bir de “bus trip” yapmanız... Hyde Park çıkışında, İstanbul’daki büfeler gibi alanlarda göreceksin. Tüm günlük alıyorsunuz, otobüsün bir yolu var. O yol üzerindeki bütün gezi otobüslerinde inip binerek tüm gün ulaşımını bedava sağlayabilirsiniz. Mesela Tower of London ve Madame Tussauds ters köşe. O nedenle oraya kadar otobus ile gidip, tur bittikten sonra tekrar başka bir otobus alıp devam edebilirsiniz.
Ulaşım:
* Taxi harici tüm ulaşımlarınız için Oyster kart (Metro Akbil’i gibi bir şey) alın. 4 gün için 20 pound yetebilir.
* Metro için mutlaka metro içinden bir harita alın - her yerde var, çok işinize yarayacak. Metro sistemi inanılmaz rahat , büyük ve kolay. Her yere metro var. Her yerde nereye gideceksen seni yönlendiren panolar var. Yine de nasıl gideceğinizi bilemediğiniz anda görevliler çok yardımcı oluyor. Uçaktan iner inmez biletinizi alın. Her durakta indiğinizde bambaşka dünyalar ile karşılaşacaksınız. Londra’nın en sevdiğim yanı bu oldu. Bu kadar küçük aralıklarla bu kadar büyük dünyalar nasıl iç içe oluyor çok şaşkınım.
* Bir gün için kırmızı ve çok katlı otobüsler ile şehir turu alın.
Hatta ilk gün. 25 Pound. Sabahtan akşama kadar biletiniz geçerli ve rut paralelinde gün içinde inip binebiliyorsunuz. Ben www.bigbustours.com 'a binmiştim. Yol güzergahı çok güzel. Ve adım başı TR'deki gazete büfeleri gibi yerlerden satın alıp, binebiliyorsunuz. Günlük gezi planınıza göre ters köşede kalan yerlere bu araç ile hem de şehir turu ile gidebilirsiniz. Bir rehber de size tüm mekanların tarihini anlatıyor...
Yeme&İçme:
London Time&Out almanızı öneriyorum - ben hemen öyle yaptım!:)
Fortnum&Mason: Piccadily caddesinde. Zaten haritayı elinize aldığınızda mutlaka yürüme mesafesinde bir yer olduğunu anlayacaksınız. Kraliçe'nin süpermarketi. Çay,reçel ve kurabiyeleri çok lezzetli - çok pahalı!:) Malum Kraliçe'nin marketi... paranıza kıyamasanız bile, şık kutulu çaylardan eve hediye getirmek isteyebilirsiniz, istemekle kalın!:)
Yediğim en muhteşem tatlı, Carluccio's'taki bread & butter puddingdi. Dikkat her mağazada yok! Biz Covent Garden'da yedik ve bir daha da aradık aradık, bulamadık. Mutlaka tadına bakın derim:)
Ayrıca bir çok yerde görebileceğiniz restorantlar sırası ile Eat. , Nados, Wagamama. Bunların dışında Nero küçük molalar için ideal. Covent Garden’daki steak houselar ve Picadilly Circus'daki çin lokantaları tıka basa doymak için önerilir!
Eğlence:
Tabi ki SOHO. Ama biz güne 6'da başlayıp deli gibi gezdiğimiz için eğlence anlamında orta halli bir Londra Pub’ından öteye geçemedik.
Ayrıca mutlaka ama mutlaka bir “müzikale” gidin. Muazzam. Hatta birkaç akşam gidin, olağanüstü.
Her yerde minik müzikal tiyatrolar göreceksiniz, girin birine ve aylık program alın. Biz hiç görmediğimiz Dirty Dancing’i tercih ettik.
Daha doğrusu bilet aldığımız çocuğa sorduk ilk önce hangisine gidelim diye güldü bana senin ne seveceğini ben nerden bileyim diye :) ben de kafama göre bir şey seçtim aceleyle. En önde almana gerek yok, anfi düzeni olduğu için çoğu yerde rahatça izleyebiliyrsiniz, hatta gözlükler de var. İlk yarım saatte büyülendim! Neredeyim ben? nasıl güzel bir yer burasi diye! Son yarım saatte de uyumuşum yorgunluktan :)) ama grand finalde uyandım. Hatta bir kaç foto çekmek istedim ama güvenlik yakaladı ve sildi.
Yani fotograf çekmemenizi öneririm allah güzel bir hafıza vermiş bize orada en güzel anılarımızı saklayalım diye!
The Lion King ve Billy Eliot en popülerleri imiş. Bence Sister Act’e gidilebilir. Zaten gezerken adım başı, müzikal binalarını göreceksiniz. Rezervasyon yaptırmak ya da incelemek isterseniz diye faydali bir adres de veriyorum :
http://www.londonwestendtheatretickets.com/
Önemli:
* Mutlaka yanınızda şemsiye bulundurun.
Bu planların hepsini 3 güne sığdırmaya çalışırsanız yanınıza mutlaka ağrı kesici, vitamin, supradin, RedBull gibi güç verici, destekleyici malzemelerinizi alın! ÇOK önemli! :)
afferim kız iyi gezmişsin